2 Kasım 2011 Çarşamba
Duyuru!
- Eveeeet!
S.ktir lan!
- Tamam abi...
Bayram da hazır yaklaşmışken TV'ler kaçan kurbanlar, elini kesen vatandaşlar ve trafik kazaları ile ilgili kalıp altyazılarını hazırlamaya başladılar bile. Sonuçta olacak olanlar belli. Adamlar da yorulmak istemiyor haliyle.
Neyse efenim. Deveye, danaya girme ve hatta bununla ilgili Yiğit Özgür karikatürlerinden çalınmış espriler olağan yoğunluğunda devam ediyor. Her dönemin ayrı bir espri zamanı oluyor. O zamanda yaptın yaptın; yapamadın o espri aynı tadı vermiyor.
Bayramdan sonrası için deli süprizler, yarışmalar, eğlenceler, etkinlikler planlıyoruz. Tabi 6 kişiyle nereye kadar diye sorabilirsiniz. Ancak bana burda Devlet Bahçeli hesaabı yaptırmayın. Herkes iki arkadaşını getirse falan deyu. Ama güzel şeyler olacak. İlgisiz kalınmasın.
Bayram esnasında bişeyler yazmaya çalışacağım ancak o zamana kadar küçük bir ara daha. E, malum; bazı hazırlıklar yapmak da lazım.
Neşeyle kalın. :)
5 Ağustos 2011 Cuma
18 yerden akan gözyaşı.
Açtım izdivaç'ı. Beraber izledik. Evet, 'beraber' izledik. Öyle bir zamana denk gelmişim ki, gözlerimden yaş geldi lan.
Bi kadın var. H diyelim. 34 yaşında. Akrabalarını, özellikle annesini reddetmiş. Çok eleştirmişler bunu, neden böyle yapıyosun diye. Bugün açıklamış, ona da ben denk geldim.
Olay H, 17 yaşındayken oluyo. H'yi halasının oğluyla nişanlamış aileler. Halaoğluyla arasında bişi yok önceleri. Nişandan sonra biraz da mecburiyetten hoşlaşmışlar. Sonra çocuk askere gitmiş. Ailesi 'kapalı'. Muhafazakar yani. Kız daha 17sinde ve 'açık'. Halaoğlunun ailesi bunu istememiş. Bizim gibi olucan demişler. O ara da oğlan askerden gelmiş. Bu bizim istediğimiz gibi değil, bize yakışmaz, nişan yüzükleri de takıldı, yapman gerekeni yap demişler çocuğa. Oğlan bigün H'yi çağırmış gece vakti. Çok önemli bişi konuşmamız lazım demiş. H, ailesinden habersiz evden kaçmış gitmiş çocuğa. Annesi o sıra camın ardında H'nin arkasından bakıyodu büyük ihtimal. Gitmiş, nişanlısı ve nişanlısının ailesi orada. H'yi bir araca bindirmişler. Gecenin 2'sinde ormana götürmüşler. Aile biz anayolda bekliyoruz, demiş. İşini çabuk hallet. Çocuk, H'yi almış ormanın içlerine sürüklemiş. Orada cebinden bıçağı çıkarmış. Seni öldürmem lazım demiş. Neden demiş H. Neden öldürmek istiyosun beni? Ailem böyle karar almış; şimdi seni öldürmezsem beni öldürürler, demiş çocuk. Yalvarışlar, yakarışlar... 18 yerden bıçaklamış çocuk H'yi. Bıçağı tam kalbine indirirken H bıçağı tutmuş; parmakları doğranmış. Çocuk acımış bu haline H'nin sonra. Seni yola çıkaralım demiş. Hasthaneye götürelim. Yolda aile bekliyo tabi. Yola çıkmışlar. Aile; neden öldürmedin, diye sormuş. Kıyamadım demiş çocuk. Aile, H'yi alıp oturdukları binanın çatı katına çıkarmışlar. Yaraları açık. 5 gün bekletmişler orada. Ölmesini beklemişler. Aile bigün apartmanda yokken sürünerek aşağı kadar inmiş H. Bir minibüs bulmuş; otogara bırakmış minibüs. Korkmuş, başına bişiy geleceğinden. O halde İzmir'e gitmiş H, İstanbul'dan. Ablasının ve annesinin yanına. Annesinin, ablasının, diğer tüm akrabaların haberi var olaydan. Bir H'nin yok. Ölüm mahkumu olduğu için. Güç bela hastaneye yetiştirmişler. Sağ bacağında his kaybı olmuş.
Şimdi 2 çocuu var. Barmenlik yapıyo. 2 kez evlenmiş daha sonraları. O gün bu gün görmemiş ailesinden birini. Annesi kız evlatlarını yok sayarmış zaten. 5 kız 1 erkek kardeşlermiş bunlar. Anneleri 1 oğlum var, başka çocuğum yok dermiş.
Hikaye acı, herkesi ağlattı. Gözlerim doldu benim de. Ölümün, cinayetin, katlin soğuk nefesini hissettim bi an. H, 18 yerinden bıçaklandığını anlatırken o acıyı teyammül edemiyordum. Ancak utanç verici, insanlık dışı ve lanet okutturan, ana avrat sövdüren şu töre'nin Allah bin türlü belasını versin.
Düşününce ne hayatlar yaşanıyo, biz rahat içinde sıcaklardan, soğuklardan, yada havadan sudan şikayetler içinde kendimizi boğmaya çalışırken...
Bunları anlatırken 18 yerinden de gözyaşı döküyordu H. Töre, diyordu. ''Kimse karşı gelememiş ki sen gelesin.''
Töre... Allah belanı versin!
3 Ağustos 2011 Çarşamba
Madam Dö Gonç
http://madamdogonc.blogspot.com/
1 Ağustos 2011 Pazartesi
Fiziği düzgün biri değilim.
Merak ediyorum tabi. Bi de sırf formül falan olduğundan alışmıştım fiziğe de. Sonraları o konuyu derste gördük. Zalım hoca tek kelimeyle o kadar 'fizik tarihine geçerim lan'lık düşüncemi yerle bir etti. Üzerinde kafa yoruyodum halbuki. Çok düşünüyodum. Deney tüpü falan bile alırım diye hayal kuruyodum. Hoca derse geldi, günaydın dedi. Bugün eylemsizlik ilkesini işliycez dedi. Ve tüm bilgi birikimimin içine sıçtı o an. Alttan alttan dedi ki, ''Bi bok değilsin olm sen. Düşündüğün her şeyi zaten çağlar önce yaptı adamlar. Heheeeey!''. Evet, gözleri böyle dedi adamın. O an nolduğumu şaşırdım lan. Bi bok diyemedim adama. Öyle bakakaldım.
Sonraları bunun acısı içime işledi ama yılmadım; yeni bir sorunun peşine düştüm. Evet; inadım inat, götüm iki kanat dedim ve yaptım bunu. Hani bu Moto GP yarışlarında motorların tekerleri çok hızlı döndüğünde geriye doğru gidermiş gibi görürüz ya, bunu araştırmaya kalktım işte. Ha, araştırdım mı? Hayır. Neden araştırıyim ki? Nasıl olsa biri daha önce buldu onun da cevabını. Yani yine bana hasret, yine bana hüsran var. Bana yine sensiz günler düştü. Eeeeyvaah!
Fiziğim çok iyi olmasa da merak ediyorum lan yine bazı şeyleri. Kimbilir belki biri bigün de bişiyi bulmamış olur. Tarihe geçerim olm. Paralar gani gani.
Ramazan Drum Set
Abi yıl olmuş 2011; hala Ramazan davulcuları var. Ha, bir kültürdür, bi değeri vardır tamam ama millet davulcuya itibar etmiyo ki olm. Herkesin telefonunda alarm denen bişi var. Çalar saat var. Koy davul melodisini telefona, o çalsın sabah. Bazı uyanıklar yapıyo bunu. Herif altına almış Anadol'u. Bilmeyenler için saman araç. İnekler falan çok sever. Arkaya da iki hoparlör atıyo. Kasetçalara davul şeysini takıyo işte. Öyle dolanıyo mahalle mahalle. Bi de mesela saat 2 - 2 buçuk gibi çıkıyo bunlar yola. Atıyorum imsak 4 buçukta herif saat 3 dedi mi kapıda. Bence bu işi yapmalarının bi sebebi de içinde az miktar da olsa piçlik barındırması. ''Uyanın aq, saat 3'de kalkıcanız o yataktan!'' diyerek, pis pis sırıtıp da gezen vardır bence. Yoksa kimse gecenin bi vakti kalkıp da eline tokmak alıp davul dövmez gibime geliyor.
Ha, yukarıdaki videoyu niye koydum oraya? Çünkü bazen böyle davulculardan level atlayanlar falan oluyo. Bak mesela yukarıdaki adam. Attığı ritmin müzikle uzaktan yakından bi alakası yok. Arkadaki çocuk da ilk defa drum set görüyo olucak ki oldukça meraklı. İçinden ''Vay anasını!'' falan diyo büyük ihtimal. Ama bu adam eskiden kesin ramazan davulcusuydu bence. Öyle bi tip var. Kendine isim de bulmuş ''Şovmen Baterist Ayaz''. Bunla da kalmamış. Bu 112. videosu. Feysbuk üzerinde sayfası da var: Şovmen Baterist Ayaz
Yani aslında eskimiş bir gelenek nice ışıkları ortaya çıkarıyor. Saygıyla eğilmekten başka elden ne gelir?
Bizim Sertab'ın hâlleri.
30 Temmuz 2011 Cumartesi
Öylesi
Gabuklu gabukluyu tutmuyor gayrı!
DG dediğimiz dungeonlar var oyunda. Boss dediğimiz büyük yaratıklar orda. 5 kişi giriyosun abi dglere. Biri benim işte healer. (bi nevi medic)
Lan biri geçen ülkeleri sordu. TR yazdım. Yabancı falan bunlar hep. İngilizcen yoksa ölü gibi bişisin. (havamı atarım.) Adam bana ''Barbarian'' dedi. Nasıl tepem attıysa, heal atmadım o adama. O an yapabileceğin en iyi şekilde intikamımı almalıydım. Napiyim olm. Heal atmadım işte. Can vermedim yani. Bu öldü oyunda. Ölüleri de kaldırabiliyorum. Evet, mürid olmak isteyenler özelden yazsın. Sağ omzumda 'Made in Turkey' yazıyor. Tekrar hayat verdim buna, bi daha heal atmadım, bi daha öldü. Öldürüyorum, hayata döndürüyorum, bi daha öldürüyorum. Zeus stayla yani. Deli ettim adamı o gün. Yapmıycaktı bunu. Söylemiycekti o sözü.
O değil adamı attık bizim partiden. Diğerleri bana destek verdi. Faşo lan bu dediler. Attılar adamlar. Yabancı yabancıyı atıyo reyiz. Yapıyo bunu. Gözünün yaşına bakmıyo. Acıma duygusu yok. Ters bişi mi oldu, adam basıyo 'kick'i. Show no mercy modunda herifler.
Eskiden türk takımlarıyla avrupa takımları arasındaki maçları falan izlerken babamla, (hakemler yabancı tabii) babam hep ''Gabuklu gabukluyu tutuyo evlat!'' derdi. Gabuklu dediği sünnetsiz. Ama artık tutmuyo baba. Hepsi bireysel. Hepsi tekil. Üzüldüm o çocuk adına. Gel lan barbar olucam senin için gel. Kalbim kırıldı. :(
Gabuklu gabukluyu tutmuyor...
WoW* : World of Warcraft
Flash TV
Yaptığı diziler muhteşem ötesi. Hele o oyunculuklar. Oscar az kalır.
Ama asıl önemli olan o değil. Flash TV'nin 'halay'dan boş kalan tüm zaman dilimlerini dolduran bir isim var: Yalçın Çakır. Yalçın Abi. Efsane bi adam. Az daha okusa savcı falan olucakmış ama böyle iyi demişler sanki. Ana avrat sövüyo içinden rejidekilere. Onlar da accayip mal sanki lan. Ne yapıcaklarını bilmiyolar. Adam ''Yazıyı değiştir kızım!'' demeden değişmiyo o yazı. Bağıra çağıra kahvehane gibi bi program. Tehditlerin bini bi para. İşlevsiz bi psikolog ve sosyal hizmetlerden bi amca getirmişler stüdyoya. Bilimsel tarafı da o. Ama güzel cidden. İzledin mi sarıyo yani. Reyting bombası herif.
Sevişemediğinden yakınan kadınlar mı dersin, kocası işiyo diye terkedenler mi dersin, çocuğu kayboldu diye yeniden çocuk yapmaya kalkanlar mı dersin,... ne ararsan var.
Flash TV'yi seviyorum abi. Valla seviyorum. Düşünen yerlerin hiçbirini çalıştırmıyor. Fazla mesai değil, normal mesaisini bile yapmıyor beyin. Öyle izliyosun. Tütünedurset'le başlayan advertorial kuşağı zaten hiç bitmiyor. Öyle içten, öyle kompleksiz, öyle samimi ki programlar. İzleyen ülke çapında 2000 kişi ancayken; ''70 milyon bizi izliyor!'' bile diyebiliyorlar.
Seviyorum seni Flash TV, seçim anında bile halay çeken kanalsın. Baba kanalsın. Saygılar...
Bazen yalnızlık herkes için iyidir.
Bazen öyle bişi oluyo ki artık çekemicek duruma geliyosun. Şehrin gürültüsü, duman, korna sesleri, topuklu ayakkabılar, türlü türlü iğrenç parfümler ve ter kokuları,... Entel dantel gibi bunlardan bahsetmiyorum tabii ki. Bazen beynin içinde bile çok kişi oluyo birden. Susturmak mümkün olmuyor. Herkes hep bi ağızdan konuşuyor. İşte o anlarda yalnızlık iyidir. Yastığa sarılıp ağlamak değilse de bir iki kadeh yuvarlamak iyidir. Çember.mp3 iyidir. Dışında mısın, içinde mi karar vermek gerekmez. Anı yaşa aküyu, anı yaşa. Ötesini kurcalamak da bi bok ifade etmez açıkcası. Acı mı yaşıyosun, doruğunda yaşa lan acını! Hakkını ver.
Hep kalabalıktan, oluyo bunlar. Ninemin dediği gibi: ''Nerde çokluk; orda bokluk! Nerde azlık; orda bolluk.''
İşin özeti de bu kardeşim. Öperceler kondurdum zeytin yapraklarına. Toplarsın.
29 Temmuz 2011 Cuma
WoW'la yeni hayat.
Daha sonra TurkWow denen bişi keşfettik arkadaşlarla. Hem Wow'du, hem ücretsizdi. Sonra tabi orjinal serverdan beklenen kalite burada olamazdı. Server 25 level geri sardı. O an bıraktım oyunu. Aradan uzun bi zaman geçti. Cataclysm'den sonra yeniden heves ettim. Gittim account aldım. Yeniden oyuna başladım.
Dün Ogrimmar'daydım. Etrafta dolanıp dg* bekliyordum. Şehrin içinde var olan doğayı inceliyordum. Bir kurbağaya zoom yaptım. O an gördüklerim karşısında dilimi yuttum olm. Kurbağa diliyle sinek yakaladı lan. Ha, olmaz mı, olur tabi ama abi bu kadar da gerçekçilik olmaz ki. Bildiğin attı dili havaya, sinek yakalayıp yedi. Daha sonra çok bekledim. Midesini çıkarıp temizleyen kurbağa görür müyüm diye; ama olmadı. Dungeon geldi o an.
O an anladım ama Blizzard'ın neden Blizzard olduğunu. Bugün paraya kıydım ve gittim peluşlu pet aldım Blizzard Store'dan. Adamlar hakediyo olm parayı. Yapıyolar, alıyolar. Ama başka oyuna para vermem o ayrı. Blizzard başka, Blizzard can.
Warcraft, Starcraft ve Diablo...
Alıcaksa cebimden parayı bunlar almalı kardeşim. Ötesi yok, ötesi yalan.
Bi de Night Elf kızlarına hastayım. Öhm.. Neyse velhasıl kelam, Warcraft'ın içinde bambaşka, yepyeni, mükemmel ve eksiksiz bir hayat var.
Sinek yakaladı lan kurbağa, diliyle sinek avladı...
Bu kadar da olmaz ki...
*dg: dungeon
Mariachi
Mutfak.
Samimiyet olaydı iyiydi.
Aynı şeyin daha fenasını Avea yapıyor. Lanet olası hattı hala değiştiremedim. Vodafone can beyler. Vodafone ucuz. Vodafone iyi. Vodafone sınırsız net veriyor. Ama ben hala Avea'yım. Neyse, arada bu mesaj atıyor, 500'den arıyor falan. Hep sana özel diyor, fırsat diyor, aman millete duyurma bak diyor. Sanki devlet sırrı veriyor aküyu. Ama sonra televizyonu açıyosun, sana özel dediği kampanyanın reklamı dönüyor.
O nasıl bir kahroluş, o nasıl bir aldatılma hissi...
İçimden sövüyorum o an işte, tutamıyorum kendimi. Vay kahpe diyorum, vay namussuz... Bir ben değilmişim demek ha? Bir ben değilmişim!
Sonra çıkıyorum köprüye, altımdan usul usul salınan denize bakıyorum. Engin maviler alacak beni diye geçiriyorum aklımdan. Rüzgar yüzümü kırbaçlıyor. Mavi Duvar.mp3 geliyor aklıma. wma değil ama bildiğin mp3 olarak geliyor. Haramiler diyorum, eyvallah diyorum. Kendimi bırakıyorum boşluğa...
3
2
1
ve...
Güm! Hop, yataktan düşmüşüm. Rüyaymış meğerse hepsi. Ama kitapyurdu.com ve Avea... İkiniz de namussuzsunuz olm. Ödeticem bunu size, ödeticem... 10 tl bakiye yükletirken 10 tl de Vodafone bakiyekart alıcam. Kullanmasam da alıcam. Onlar kazansın. Sana inat Avea. Sana hiç girmek istemiyorum kitapyurdu.com. Yaralıyım.
Budur!
Tedbirsiz çişe giden, g.tüne b.k bulaştırır!
Ömer Çelakıl'a sormak istiyorum: Hayatın şifresi burda değil de nerededir? Söyle! Nerededir?
Sex içerikli her şey güzeldir.
Ahlak demişken, geçen arkadaş bişey anlattı:
Bunların evi yarı bodrum. Komşuları falan tavuk besliyo. Kedi tavuğu kovalarken bunların bodruma kaçıyo tavuk. Sonrası zaten malum. Kesmişler, pişirmişler ve yemişler. Hem de domatesiyle biberiyle fırına atarak... Şimdi bu etik kurallarına uygun mu, değil. Ama napıcaksın işte parasız ve aç kalınca öyle oluyo demek ki.
Asıl konumuza dönersek, bunda da sex konusunda bi açlık sözkonusu. Kendisi yapayamayınca, ''Millet nası yapıyo aq!'' diye satır satır okumaya kalkıyo. Gerçi yasak kelimeler kullandım lan. Ceza alır mıyım? S.e.x dedim o kadar y.a.s.a.k dedim.
Hükümet de sanki elinde pornosu olup da paylaşmayan kıl bir ergen çocuğa benziyo lan. Sülümancı bıyığıyla olmuyo bu iş gençler.
Hadi itiraf edin: S.e.x içerikli her şey güzel.